1- Sathî Nazar ve Gaflet
İnsanları hakikatten uzaklaştıran önemli bir sebep, şu muhteşem kâinata ve onda cereyan eden harika hâdisata gaflet ile, sathî bir nazar ile bakmaktır. Çölde, uzaktan bakıldığında serabın su zannedilmesi gibi, tahakkuku mümkün olmayan bir hurâfe de gaflet ve sathî nazar ile hakikat zannedilir. Hem uzak mesafelerden bakıldığında bir yıldız mum kadar görüldüğü gibi, bir hakikat de uzaktan temâşâ edildiğinde lâyıkınca idrak edilemez. Rabbânî ve İlâhî hakikatlere karşı laubali kalmak ve lâkayt davranmak, hakikatleri perdeler ve neticede insanı aldanışa götürür. Evet, insan gaflet ve nazar-ı sathî ile bu âlemi baştanbaşa kuşatan ve Allahu Teâlâ’nın varlığını güneş gibi gösteren dakik nizamı, mükemmel intizamı, hârika ahengi, gözler kamaştıran güzelliği göremez. Mesela, bu kâinatın bir fabrika gibi kolay ve ahenkli idare ve tedbirine, tanzimine, tertibine, tavzifine[1] bakamaz. Hava unsuru ile bütün hayat sâhiplerinin emzirilmesi, gece ve gündüzün ve mevsimlerin birbiri ardı sıra, hikmetle dizilmesi, bulutlardan yağmurun sağılması, güneşten ziyânın süzülmesi gibi harika icraatı temâşâ edemez. Unsurların nebatatın imdadına hâkimane koşturulmasını, nebatatın hayvanatın yardımına merhametkârâne gönderilmesini ve hayvanatın da insanların ihtiyacına inayetkârâne musahhar edilmesini ibret nazarıyla seyredemez.
Bütün habbe ve çekirdeklerden çeşit çeşit ağaçların maharetle yaratılmasını, nutfelerden, yumurta ve yumurtacıklardan hadsiz zîhayatların hâkimane halk edilmesini, onlardan nihayetsiz kuş ve balıkların harika yaradılışını tefekkür edemez.
Her bir çiçek ve yaprağın, her bir çekirdek ve meyvenin birer kudret mû’cizesi, birer san’at harikası olduğunu idrak edemez. Bütün hayvanatın ayrı ayrı mahiyetlerini, birbirlerinden farklı hissiyatlarını, çeşit çeşit cihazatlarını, muntazam beslenmelerini, doğup ölmelerini düşünemez.
Ve neticede bu âlemde tecelli eden nihayetsiz kudretin bir Kâdir’den, bütün mevcudatı ihata eden ilmin bir Alîm’den, umum mevcudata şâmil tasarrufun bir Mutasarrıftan, bütün varlıkların hikmetli ve faydalı sûret ve şekillerinin bir Hakîm’den geldiğini kavrayamaz.
Elhâsıl, binbir ismin tecelligâhı olan bu muhteşem kâinata sathî nazarla bakan bir insan, ondaki İlâhî hikmetleri sezemez, kavrayamaz. Cenâb-ı Hakk’ın varlık ve birliğinden, azamet ve kudretinden, saltanat ve haşmetinden gaflet eder.
[1] Tavzif: Vazifelendirme, görevlendirme.

Bu konuda geri bildirim bırakın