Peygamber Efendimiz

Yaratılan İlk Mahlûk

Yaratılan İlk Mahlûk

Cenâb-ı Hak bir hadis-i kudsîde:

“Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim.”[1] buyurmaktadır.

Evet, “Her cemal ve kemal sâhibi, kendi cemal ve kemâlini görmek ve göstermek ister.”[2] Bütün güzelliklerin ve kemâlatın membaı Cenâb-ı Hakk’tır. “Güzele ayna lazım” sözü darb-ı mesel olmuştur. İşte Cenâb-ı Hak da, kendi cemal ve kemâlini müşahede etmek için, en câmi ve en mükemmel ayna olarak ilk defa Hz. Muhammed’in (s.a.v.) nûrunu yarattı. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:

“Allah’ın ilk yarattığı mahlûk, benim nûrumdur.”[3]

O’nun nûrundan da kalem, cennet, arş, kürsi, levh-i mahfuz, cinler, melekler ve hâsılı bütün mahlûkat yaratıldı. Cenâb-ı Hakk’ın (c.c.) kâinatı ve içindeki bütün mahlûkatı yaratması, onlara ihtiyacından dolayı değil, şefkat ve muhabbetindendir. Allah (c.c.) zâtını, sıfatlarını ve isimlerini sevdiği gibi, bu isim ve sıfatlara ayna olan her mahlûkunu da sever. Bunların içerisinde en çok sevdiği mahlûku insandır. İnsanlar içerisinde de en ziyâde sevdiği zât, Hz. Peygamber (s.a.v.) ve diğer bütün peygamberlerdir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

“Daha Âdem henüz toprakta iken, ben Hatem’ül Enbiya idim.”[4]

Habib-i Zîşan Efendimiz (s.a.v.) bütün âlemlerin ve feleklerin yaratılmasına vesiledir.

وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمٖينَ

“Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.”[5] âyeti ile:

لَوْلَاكَ لَمَا خَلَقْتُ الْأَفْلَاكَ

“Ey Habibim! Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım.”[6] hadis-i kudsîsi bu hakikati beyan etmektedir.

Bediüzzaman Hazretleri şöyle buyurur:

“Şu kâinatın Sânii, şu kâinatı bir saray sûretinde yapmış ve tezyin etmiştir. O makasıdın medârı Zât-ı Ahmediye (s.a.v.) olduğu için, kâinattan evvel Sâni-i Kâinat’ın nazar-ı inayetinde olması ve en evvel tecellîsine mazhar olmak lâzım geliyor. Çünkü bir şeyin neticesi, semeresi; evvel düşünülür. Demek vücuden en âhir, mânen de en evveldir.”[7]

Cenâb-ı Hak, en çok Habib-i Ekrem’ini (s.a.v.) sevmiş, O’nu nihayetsiz feyiz ve mertebelere mazhar etmiştir. Bir şâirin dediği gibi:

Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl,
Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl.

Bu bakımdan Allah’ı en çok anlayan-anlatan, seven-sevdiren, korkan-korkutan ve takdir edip tazim, tekbir, tesbih ve zikreden zât, Hz. Muhammed’dir (s.a.v.).

Evet, Cenâb-ı Hakk’ın nihayetsiz mahlûkatı içinde en büyük eseri insandır. En kâmil insan ise Hz. Peygamber’dir. Allah (c.c.) insandan daha kıymetli, daha şerefli, daha itibarlı ve daha sevgili bir mahlûk yaratmamıştır.

İnsan, Cenâb-ı Hakk’ın isim ve sıfatlarına en câmi bir ayna ve en mükemmel bir nakıştır; yani “Nakş-ı azamdır.” Hem bütün mahlûkat içinde Allah’ı kemal mânâda anlayıp anlatan, sevip sevdiren ve korkup korkutan insan olmuştur.

Bu hakikatlerden dolayı Allah, insanı cin ve meleklerden üstün kılmış, günah işlemeye meyilli olan insan nevini, günah işleme kabiliyeti olmayan meleklerine tercih etmiş ve meleklerine ona secde etmelerini, yani hürmet ve tazimde bulunmalarını emretmiştir. Ayrıca arş-ı âlâdaki meleklerin de insan için dua etmesini emir buyurmuştur. Bu da insanın Cenâb-ı Hakk’ın yanındaki şerefine ve kıymetine bir delildir.


[1]       Aclûnî, İsmâil b. Muhammed, Keşfü’l-Hafâ, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrut 1351, 2/132.

[2]       Nursî, Sözler, RNK Neşriyat, İstanbul 2020, s. 128.

[3]       Aclûnî, 1/265-266.

[4]       Aclûnî, 2/129.

[5]       Enbiyâ, 21/107.

[6]       Lafzan hadis değilse de, mânâsı sahihtir ve bunu destekleyen başka rivâyetler vardır. (Aliyyü’l Kârî, el-Esrârü’l Merfûa, Dârü’l Kütüb Yayınları, Peşaver 2019, s. 278-279.)

[7]       Nursî, Sözler, s. 639-640.

Bu konuda geri bildirim bırakın

  • Değerlendirme
X