İnsan, Millet ve Devlet

Cömertlik

Cömertlik

Güzel ahlâkın en yüksek mertebelerinden birisi de cömertliktir. Cömertlik, ikram sâhibi olmak, maddî ve mânevî serveti İslâmiyet’in emrettiği yerlerde esirgemeden sarf etmektir. Başka bir ifadeyle cömertlik; insanın sâhip olduğu imkânlardan muhtaç olanlara meşrû ölçüler dâhilinde ihsan ve yardımda bulunmasıdır. Cömertlik, israf ile cimrilik arasında orta bir yoldur.

Cömert insanlar, kendi mallarında sail (açıkça isteyen) ve mahrumların (istemekten çekinen fakirlerin) bir hissesi bulunduğunu Kur’ân-ı Kerîm’den ders alır ve muhtaçlara minnetsiz ikramda bulunurlar.[1]

Cömert insan verdiğinden zarar etmez, bilakis hem dünya hem de âhirette mükâfatını fazlasıyla görür. Allah-u Teâlâ âhiretteki ücretinden başka, dünyada da onların fakirlere verdikleri mala mukabil kendilerine en az bire on vereceğini vaat etmektedir.

İhsan makamı büyük bir mertebedir. İnsan bu makama söz ile değil, sevdiği şeylerden vermekle nail olabilir. Nitekim Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede mealen:

لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَۜ

“Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe, o ihsan makamına nail olamazsınız.”[2] buyurur.

Cömertlik, kimsenin zorlaması olmadan, can u gönülden yapılmalı ve karşılığında övgü, hizmet ve mükâfat beklenmemelidir. Başkaları tarafından ister takdir edilsin, ister edilmesin, insan, yalnız rıza-yı ilâhiyi esas almalıdır.

İslâm âlimleri cömertliği şöyle derecelendirmişlerdir:

1. Mürüvvet; muhtaç olanlara lazım olan şeyleri vermektir.

2. Vefa; akraba ve yakın komşularının geçim işlerinde yardımcı olmaktır.

3. İkram; herkese maddî ve mânevî yardım yapmaktır (İlmiyle, aklıyla ve malıyla).

4. Semâhat;[3] verdiğini severek vermektir.

5. Sehâvet; malının bir kısmını dağıtarak yapılan cömertliktir.

6. Cûd; malının çoğunu dağıtıp, geriye azını bırakarak yapılan cömertliktir. Hz. Ebû Bekir’in çoğu zaman cihat için yaptığı yardım gibi.

7. Îsar; kendi ihtiyacı olduğu hâlde başkalarını kendine tercih ederek ikramda bulunmaktır. Bu ise, Rasûl-ü Ekrem (s.a.v) ve ashâbının takip ettiği bir yoldur, cömertliğin en üstün ve en son derecesidir.

Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de îsar hasletinden dolayı ashâb-ı kiramı övmüş:

وَيُؤْثِرُونَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ

“Kendileri ihtiyaç içinde bulunsalar bile, kardeşlerine öncelik verir ve onlara verilmesini tercih ederler.”[4] buyurmuştur.

Hz. Huzeyfe şöyle anlatıyor:

“Yermük cenginde yaralılar arasında kalan amcazademi aramak üzere çıktım. Yanımda bir miktar suyum vardı. Amcazademi buldum. ‘Su!’ diye seslendi. Tam suyu vereceğim sırada öteden biri ‘Ah, su!’ diye inledi. Amcazadem ona gitmemi ve suyu ona vermemi işaret etti. Gittim baktım ki, As’ın oğlu Hişam. Tam su vereceğim sırada öteden biri ‘Su! Su!’ diye inledi. Hişam da beni ona gönderdi. Ona gidinceye kadar o ölmüştü. Hişam’a döndüm, o da ölmüştü. Amcazademe geldiğimde o da vefat etmişti. Velhâsıl su elimde kaldı. Allah hepsine rahmet etsin.”[5]

Rivâyete göre âlim bir kadın, Hayyan b. Hilal’in bulunduğu meclise uğradı ve: “İçinizde suallerimi cevaplandıracak biri var mı?” diye sorduğunda “İstediğinizi sorunuz.” diyerek Hilal’i gösterdiklerinde kadın:

– Size göre sehâ nedir, diye sordu. Adam:

– İ’tâ (vermek), fazla vermek ve îsar yani başkalarını kendi üzerine tercihtir, dedi. Kadın:

– Bu anlattığınız dünyadaki sehâdır, ben size dindeki sehâdan soruyorum. O nedir, deyince, adam:

– Gönül arzusu ile Allah-u Teâlâ’ya ibâdet etmektir, dedi. Kadın:

– Bu ibâdetinizde Allah’tan bir şey ister veya bir mükâfat bekler misiniz, diye tekrar sual edince, bu sefer adam:

– Tabii bekleriz, dedi. Kadın:

– Neden mükâfat bekliyorsunuz, diye sordu. Adam:

– Allah Teâlâ bize en azından bire on va’d etti de ondan, dedi. Kadın:

– Acayib şey, bire on karşılık beklerken hâlâ kendinizi sahîlerden mi sanıyorsunuz, dedi. Adam:

– Ya sana göre sehâ nedir, diye sorunca kadın:

– İbâdetten zevk alarak hiçbir karşılık beklemeden Allah’a kulluk etmektir. Allah ne isterse onu yapar. Allah Teâlâ’nın içinizden geçen bire on karşılığa muttali olduğundan utanmaz mısınız? dedi.

Cömertlik o kadar yüksek bir mertebedir ki, Kur’ân-ı Kerîm’de cihat ile aynı seviyede tutulmuştur.

İnsanın kalbi ve rûhu cömertlik sayesinde temizlenir, berraklaşır, huzura kavuşur ve sıkıntıdan kurtulur. Çünkü kalbi karartan sebeplerden biri de aşırı cimrilik, mal ve dünya sevgisidir.

Cenâb-ı Hak insanı birçok şeyle imtihan ettiği gibi, mal, servet ve hayat ile de imtihan etmektedir. Bu imtihanlardan başarılı çıkmanın yollarından biri de, cömertliğin lazımı olan fedakârlıktır.

Bir zengin mâlik olduğu servet için ‘Bu mal benim değil, Allah’ın ihsanıdır. Ben de Allah’ın bir mülküyüm, bir kuluyum. Bu malı O’nun istediği şekilde harcamalıyım.’ diye düşünmelidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:

“Kim canı bir şey istediği hâlde, başkasını kendine tercih ederse, günahları bağışlanır.”[6]

“Cömert kişi; Allah’a yakın, Cennete yakın, insanlara yakın ve Cehenneme uzaktır. Cimri insan; Allah’a uzak, Cennete uzak ve Cehennem ateşine yakındır. Cömert câhil, ibâdet eden cimriden Allah’a daha sevimlidir.”[7]

“Gıpta edilecek kişilerden biri de cömertlerdir.”[8]

Rasûl-i Ekrem (s.a.v), insanların dünyada yaşadıkları müddetçe cömert olmalarını, işi öldükten sonraya bırakmamalarını tavsiye eder:

“Sadakaların en iyisi, bizzat kendisinin vereceği sadakadır. Sadakayı sağlığınızda, malınız elinizde iken, kime isterseniz dilediğiniz kadar veriniz. Yoksa can boğaza geldikten sonra geç kalmış olursunuz. Sizden sonrakiler istediklerini yaparlar.”[9]

Câbir b. Abdullah şöyle derdi:

“Rasûlullah kendisinden herhangi bir şey istendiğinde asla ‘Hayır’ dememiştir.”[10]

Hz. Ali‘den (r.a) şöyle rivâyet edilmiştir:

“Rasûlullah’tan bir şey istendiği zaman, eğer isteği yerine getirmek isterse, ‘peki’ der, eğer yerine getiremeyecekse, susardı. Hiçbir şey için ‘hayır’ dememiştir.”[11]

“Öyle zamanlar yaşadık ki, aramızdan hiçbiri, Müslüman kardeşinden daha çok altın ve gümüşe sâhip olmayı düşünmezdi…” diyen Abdullah b. Ömer’in (r.a) sözü, bize ashâbın cömertliğini ve îsar konusunda nasıl davrandığını göstermektedir. Şu hâlde sonradan pişmanlık duymamak için, Müslüman kişi cömert davranarak, Allah’ın kendilerine ihsan ettiği nimetlerden O’nun rızasına uygun olarak harcamalıdır.

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede mealen şöyle buyurmaktadır:

وَاَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَٓا اَخَّرْتَـنٖٓي اِلٰٓى اَجَلٍ قَرٖيبٍۙ فَاَصَّدَّقَ وَاَكُنْ مِنَ الصَّالِحٖينَ

“Sizden birine ölüm (alâmetleri) gelip de, ‘Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka versem ve sâlihlerden olsam.’ demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah yolunda) harcayın.”[12]

Gazâlî der ki:

“Malı olmayan kişide hırs değil, kanaat olmalıdır. Malı olan kişide ise cimrilik değil cömertlik olmalıdır.”

“Cömertlik cennette bir ağaçtır. Cömert olan onun bir dalına yapışmıştır ve o dal onu cennete götürmeden bırakmaz. Cimrilik de cehennemde bir ağaçtır. Cimri de bu ağacın bir dalına yapışmıştır. O dal o adamı cehenneme götürmeden bırakmaz.”[13]

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Âdemoğlunun en cömerdi ve en kerimi benim. Benden sonra, onların (Âdemoğlunun) en kerim ve en cömerdi ise bir insan-ı kâmildir ki, o insan hususi bir ilme mazhar olacak ve o ilmi neşredecektir. Kıyâmet gününde müstakil bir cemaat hâlinde haşrolacaktır.”[14]


[1]       Zâriyât, 51/19; Me’âric, 70/25.

[2]       Âl-i İmrân, 3/92.

[3]       Semâhat: Cömertlik, eli açık olma.

[4]       Haşr, 59/9.

[5]       el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl, 5/310; Hakim, Müstedrek, 3/242; İbn Abdilber, el-İstîâb, 3/150.

[6]       İbni Hibban, ‘Zu’afa’da rivâyet etmiştir.

[7]       Tirmizî, Birr, 40.

[8]       Buhârî, Temenna, 5; Tevhid 45.

[9]       Buhârî, Vesaya, 14.

[10]      Yusuf Kandehlevî, Hayatü’s-Sahabe, 3/1181.

[11]      Kandehlevî, Hayatü’s-Sahabe, 3/1181.

[12]      Münâfikûn, 63/10.

[13]      Darekutnî rivâyet etmiştir. İhyâu Ulûmi’d-Dîn, 3/542.

[14]      Ahmed Ziyâüddin Gümüşhânevî, Ramûz el-Ehadis, (Mütercim, Abdülaziz Bekkine) Milsan Basın. 1982, s. 163.

Bu konuda geri bildirim bırakın

  • Değerlendirme
X